Sarı sıcak bir yaz ikindisi; bu yorgun ve yaşlı şehrin sokaklarında yürüyorum pervasızca. Ara ara esen belli belirsiz bir rüzgar, zihnimde bir enkaz halinde karmaşık düşünceler. Yıkık bir Mabed kadar mahzunum.. Orduları bozguna uğratılmış bir kumandan kadar çaresiz… Sarı sıcak bir yaz ikindisi; üzerimde öksüz kalmış bir çocuğun hüznü; Yürüyorum dar sokaklarda umarsızca, güneşin altında tarlada çalışan bir tarım işçisi kadar yorgun ve terliyim… Ama hiç bir şey beni yürümekten alıkoymuyor, içimde anlamsız bir umut, devam ediyorum yürümeye. Sokak beni nereye götürecek bilmiyorum, belki bir çıkmaz sokağa, belki de çocukluğuma, içimde anlamsız bir umut, yürüyorum. Bilmiyorum, belki de yürüyerek toplarım zihnimde enkaza dönmüş düşünceleri, yoksa bu güneşin yaktığı sokaklarda amaçsızda yürümenin başka bir açıklaması olamaz. Belki de yanlış zamanda yanlış yerdeyim. Bu harabe sokaklarda bulamayacağım aradığımı. Belki de suçlu bu sokaklardı. Daha da yorgun ve terliyim şimdi.. Terk-i dünya eyleyip tenhada inzivaya çekilmiş bir keşişin huzuruna muhtacım şimdi.