DOLAR
32,5245
EURO
34,8905
ALTIN
2.435,28
BIST
9.752,60
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Şanlıurfa
Az Bulutlu
33°C
Şanlıurfa
33°C
Az Bulutlu
Cuma Az Bulutlu
34°C
Cumartesi Az Bulutlu
33°C
Pazar Az Bulutlu
33°C
Pazartesi Az Bulutlu
28°C
RESİM AÇIKLAMASI
RESİM AÇIKLAMASI

Zaman

20 Ekim 2021 08:34
0
A+
A-

“Zaman her şeyin ilacıdır.” sözünü bilmeyenimiz yoktur. Bu söylemin doğruluğunu ve yanlışlığını tartışacak değilim. Çünkü bu tartışmanın sonunda bu sözün doğru olduğunu kabul edenler olabileceği gibi yanlış olduğunda diretenler de çıkacaktır. Peki şöyle bir soru soracak olursam umarım yanlış anlaşılmam. “Zaman mı bizim sorunlarımızı çözüyor yoksa sorunlar mı bizim zamanımızı eritiyor? İnsan mı zamana hakim yoksa zamana mahkum mu insan? Aslında bu; “Zindan insanın düşüncesinde mi yoksa insan kendisinin inşa ettiği zindanın içinde mi?” sorusuna benziyor? Halbuki olayları iyi tetkik edecek olursak zindan Yusuf (a.s.)’u kuşatmadı bilakis Yusuf (a.s.) zindanı kuşattı.Bazı sorunların cevabının zaman kavramına yüklenen manaya bağlı olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Yönetemediğimiz unsurların mahkumu olduğumuza göre zamanı yönetememek mahkumiyetimizin birinci basamağını oluşturması lazım gelmez mi? Peki Müslümanlar olarak kaçıncı basamakta yer alıyoruz?İnsanoğlunun zamana mahkum olduğunu iddia edenlere; “Dediler ki: “Dünya hayatımızdan başka hayat yoktur. Ölürüz ve yaşarız. Bizi ancak zaman yok eder.” Bu hususta onların bir bilgisi yoktur. Onlar sadece zanda bulunuyorlar.” (Casiye/24) ayetinin nasıl anlaşılması gerektiğini sormak gerek.Zamanın da bir sahibi olmalı diye düşünüyorum. Olmalı demenin de ötesinde zamanın bir sahibinin olduğuna inanıyorum. Hem de yakinen. Sahibi olmayan hiçbir şeyin var olduğunu düşünmek bile hoşuma gitmiyor. Ama zamanın her şeye ve herkese güneş gibi yüzünü aynı şekilde göstermediği de bir başka hakikat. Zaman; Kimi insan için bitmez bilmeyen bir kabus, kimi insan için sonu gelmez bir çile, kimi insan için bitmek-tükenmek bilmeyen bir neşe… Evet! Zaman kimi insan için çevreyi gözetlemeye yarayan bir pencere görevini üstlenirken kimi insan için de girip çıkmaya yarayan bir kapı olmaktadır. Hatta kimi insan için de duman tüttürmeye yarayan bir bacaya dönüştüğüne şahidiz.Hemen her şey zamanla olmaktadır. Zamanla öğreniyoruz, zamanla büyüyoruz ve zamanla olgunlaşıyoruz. Zamanla dünyaya geldiğimiz gibi zamanla da dünyadan el etek toplayarak yola revan oluyoruz. Birçok bilgiye zamanla ulaşabiliyoruz. Bazen ulaştığımız bir bilginin içselleştirilmesi ve davranışa dönüştürülmesi ne yazık ki mümkün olmamaktadır. Sanırım ismini bilip bilmeme meselesi değil bahse konu olan. Her gün şahit oluyoruz tabiatta meydana gelen gelişmelere, yapılan iş ve işlemlere. Zayıf, güçsüz ve sınırlı bir varlık olmamız hasebiyle takat yettiremiyoruz birçok şeye. Güç yettiriyor olsak da güneşin doğumu ve batımı arasında tahakküm altına alamadığımız bir çok şey cereyan ediyor kainatta. Ama çoğu kez farkına bile varmıyoruz veya varamıyoruz olanlara. Fehm eden bir kalple, idrak eden bir gözle, künhüne varan bir yürekle cereyan eden hadiselere yaklaşacak olursak farklılaşacaktır her şey zihnimizde. En önemlisi de cereyan eden bir olayın esrarını ve niçinini çözersek birer hazineye dönüşür bizim için. Ama meydana gelen gelişmelere; hissizleşen yüreğimizle, tıkanan kulağımızla, kapanan gözümüzle yönelecek olursak sonuca ulaşmamız mümkün değildir. Kalp gözü köreldiğinde meydana gelen tüm gelişmeler sıradan bir olay olarak görünmeye başlar insana. Şayet kalp gözümüzü açarak kıymetini tespit edebilirsek tabiatta deveran eden gelişmeleri, her biri kıymetli bir kitap, değeri tespit edilemeyen bir servet nevinden olur bizim için. Bazı gelişmeler çok kısa vadede intizama binerken kimi gelişme ise epey zamana ihtiyaç hissetmektedir. Farkında olduğumuz vakıalar da vardır, farkına varmadan terki diyar eden vakıalar da… Mesela bir bitkinin yeşermesi isabet edecek bir damla yağmura ihtiyaç hissederken; bir insanın büyümesi, kıvamına gelmesi, kendisinden beklenenleri ifa etmesi yıllara ihtiyaç vardır. Yeni doğan bir çocuğun yetişkin bir kişilik muamelesine tabi tutulması için en az on sekiz yıl gereklidir. Halbuki insanın kendisi epey zamana ihtiyaç hissederken; tüm oluşumlar ve tüm gelişmeler kainatın en önemli varlığı olan insan içindir.Bu durum neden böyle? Her bir oluşum farklı bir muameleyi gerektirmesinin sebeb-i hikmeti ne ola? Bu durum bize neyi anlatıyor/hatırlatıyor acaba? Üzerinde durulması gereken asıl nokta bu diye düşünüyorum.Kalın sağlıcakla.

Yazarın Diğer Yazıları
REKLAM ALANI
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

İLAN ŞEHRİ-İLAN VER GÖZ PROTEZ