Halk müziği sanatçısı, besteci (D. 1929, Şanlıurfa – Ö. 20 Ocak 2004, Şanlıurfa). Asıl adı Bedih YOLUK olup, Şanlıurfa yöresine özgü gazel okuma geleneğinin son gazelhanı. Çulhacılık (dokumacılık) yapmakta olan babasının adı Çulhacı Halil, annesi Dalyanlar ailesinden Zemzem (Ebe Zemme) Hanım’dı...
Sıra gecesi veya Sıra geceleri ya da Urfa’da bilinen adıyla Sıra Gezmek, Türkiye’de Şanlıurfa iliyle özdeşleşen halk kültüründe ses, saz ve söz üzerine sohbet yapılan toplantı ve aktüalit meclisidir. Sıra gecesi tam anlamıyla baştan sona musiki, muhabbet ve edebiyat bütünü olarak ele alınabilir. Sıra geceleri ariflerin söze geldiği, çırakların dize geldiği, şiirlerin saza geldiği gecelerdir. Sıra gecelerinin günümüzde en çok bilinen...
Yüce Allah’ın iman konusunda ne kadar titiz olduğunun en bariz göstergesi kuşkusuz ayetlerdir. Ayetlere baktığımız vakit bu durumu ayan beyan görürüz. Tabi tarafsız ve teslim olmuş bir gözle bakabilirsek… İnancımızı ve teslimiyetimizi ancak ayetler belirler. Ne denilmişse o. Ne vurgulanmışsa...
Etliye ve sütlüye karışmayan, kendi halinde biriydi. Kapı komşumuzdu ama kendisiyle tanışmıyorduk. Ne dini yaşardı hayatında, ne de dine karşı diklenirdi. Nötr bir yapıya sahipti anlayacağınız.Cereyan eden hiçbir yanlışa yanlış demediği gibi doğru şeylere de alkış tutmuş değildi. Haramlara ve...
Ölüm; Unutmamamız, her daim hatırımızda tutmamız ve bu minvalde bir hayat idame etmemiz gereken kaçınılmaz bir vakıa. Çevremizdeki insanlara her an ölebileceklerini söyleyemediğimiz gibi hatırlatamıyoruz da. Çünkü onlar ölümden, biz de onlardan korkuyoruz. Ağızların tadını kaçıran, yanlışlara, günahlara engel, set...
Kuşlar takvimleri bilmez, zamanı gelince yola revan olurlar. Bir sabah ansızın uçup giderler, uzak, sıcak diyarlara doğru. Sonbahar gelmiştir, hazan çökmüştür kent’e. Hüznün rengi sarıdır bu aylarda, kırlangıçlar göçmüş, turnalar uçmuş, yapraklar sararıp, dalından toprağın bağrına düşmüş. Mahallede bir yiğit...
Hayatında var olan, ister taştan ister helvadan isterse tunçtan mamul her çeşit putu ellerinin tersiyle yıkmayanlar, yıkamayanlar Kur’an-ı Kerimi doğru anlamış ve doğru kavramış olamazlar.Müslümanlar olarak Ebe Lehep’i de bugüne getirebilmeliyiz. Ne bir eksik ne bir fazla, tam bir şahsiyet...
Böyle bir sorunun olduğunu/olacağını kabul etmeyenlere benim söyleyecek bir sözüm yok. Böylelerini kale almadığım gibi kendileriyle tartışmayı gerekli de görmüyorum. Evvela Kur’an gibi ilahi bir kitabı anlama ve yorumlama gibi bir sorunumuzun olup olmadığını bilmemiz lazım. Bu kaçınılmaz bir durum....
Eskiden iki kişinin beraber aynı yolda yürümesine yetecek kadar vardı aramızda. Ancak teknolojinin vahşi pençesi bir ahtapot gibi sarıp sarmalayınca zihnimizi, düşüncemizi, bedenimizi, yaşamımızı ve toplumumuzu var olan azıcık kısmı da maalesef ortadan kalkarak bulutların arkasına saklandı. Öylece çaresiz kalakaldık...
Peki bizim hayatımızda cari olan dinimiz hangisi? Tabi olduğumuz, emirlerini yerine getirdiğimiz ve yasaklarına riayet ettiğimiz kurallar; Allah’ın istedikleri mi yoksa başka Rablerin emir ve yasakları mı? Şayet doğru anlayabilirsek şu ayet-i kerimeyi, dini tanımlama ve anlamlandırma konusunda epey mesafe...
Konunun daha iyi anlaşılması adına yazımızın başında zikrettiğimiz hadisi bir kez daha dikkatlere sunmak istiyorum: Abbâs bin Abdülmuttalib (r.a.), Efendimiz (s.a.v.)’in şöyle buyurduğunu işitmiştir: “Allah’ı Rab, İslâm’ı din, Muhammed’i (s.a.v) Peygamber olarak benimseyip onlardan râzı olan kişi, imanın tadını almıştır.”...
Gerçek ve istenen bir imana sahip olan bir Müslüman; inancından hem tat alır, hem de lezzete gark olur. İcra ettiği ve etmesi gereken amellerle ferahlık duyar, huzura erişir. Ancak yaptıklarından haz ve zevk almayan Müslümanların varlığına şahitlik ettiğimizde Peygamber Efendimiz...
Sınıfa şen şakrak girmeyi çok severim. Dünya kadar derdim, dayanılmayacak kederim, katlanılmayacak sıkıntım olsa dahi her şeyi kapı koluna asar, öylece girerim sınıfa. Benim asıl neşe kaynağım öğrencilerimdir. Beni mest etmek için farklı tellerden çalan birer müzisyendirler adeta. Sınıfta oluşan...
“Zaman her şeyin ilacıdır.” sözünü bilmeyenimiz yoktur. Bu söylemin doğruluğunu ve yanlışlığını tartışacak değilim. Çünkü bu tartışmanın sonunda bu sözün doğru olduğunu kabul edenler olabileceği gibi yanlış olduğunda diretenler de çıkacaktır. Peki şöyle bir soru soracak olursam umarım yanlış anlaşılmam....
Hadisleri inkar konusunda çok cesur davranan kişilerle konuştuğum vakit ileri sürdükleri “Efendim! Hadisler ayetlere yani Kur’an’a ters olmamalı.” kuralını ileri sürüyorlar. “Evet! Bu ileri sürdüğünüz kural doğru olduğu kadar yerli yerince sarf edilmiş bir kuraldır da. Bu kurala tabi olmamız...
“Peygamberleşmek” kavramını iki manada kullanabileceğimi düşünüyorum. Karşı çıkanlar da olabilir buna. Bu kavramı ilk olarak ayet ve hadislere göre yaşamaya çalışan, düşüncesini bu istikamette düzenleyen, Kur’an ve Sünnet dışında herhangi bir yol ve ve yordam bilmeyen ve tanımayan, hal ve...
Her işi evirip çevirerek mecrasından uzaklaştırmada üstümüze yoktur. Günlük meselelerimizin tamamını mecrasından uzaklaştırmak, bağlamından koparmak, kökünden söküp atmak hususunda üstümüze olmadığı gibi iman konusunu da evirip çevirmekte ve bağlamından koparmakta üstümüze yoktur. Dini konuları evirip çevirerek mecrasından uzaklaştırmanın birer fecaat...
Korkuyor muyum? Korkuyor musun? Korkuyor muyuz? Peki kimlerden ve nelerden korkuyoruz? Çekincelerimiz neler? Sakınmamız gerekenleri kimin belirlemesi lazım? Korkması gereken merciden mi yoksa bizi felakete sürüklemek için dört gözle bekleyen azılı düşmanımıza ittiba etmekten ve benzemekten mi korkuyoruz? Heva ve...